top of page

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrenci Dergisi

AYBÜ HEKİM DERGİSİ LOGO.png

OLIMPIAD | HEKİM DERGİSİ

Güncelleme tarihi: 8 Mar 2021



Her sporcunun küçüklükten hayalini kurduğu bir platformdur Olimpiyatlar. Sporcular bir kez dahi olsa göğsündeki altın madalyanın ve ülkesinin bayrağının göndere çekilmesinin hayaliyle yatağına girmiştir. Spor organizasyonlarının en prestijlisidir. Öyle ki çağımızda, önümüzdeki yıllarda düzenlenecek olan olimpiyatların ev sahibi ülke, yıllar öncesinden belirlenmekte ve çok önemli yatırımlar yapılmaktadır. Peki, tarih boyunca hep böyle miydi? Olimpiyatlar nerde ve nasıl doğdu? Gelin hep birlikte tarihi bir yolculuğa çıkalım.

Antik olimpiyatlar hakkında kesin olarak bildiğimiz şeylerden biri oyunların Yunanistan’da doğmuş olduğudur. İyonya Denizi ya da diğer bir adıyla Yanya Denizi kıyısında bulunan Elis şehrinde yaşamış filozof Hippias’a göre antik olimpiyatlar, milattan önce 776 yılında şenlikler şeklinde düzenlenmeye başlamıştır. Olympia dağında yapılmaya başladığı kabul edilse de ilk yapıldığı kentlerin Elis ve Pisa olduğu söylenmektedir. Antik oyunlar hakkında kesin olarak bildiğimiz diğer bir bilgi de oyunların tanrı Zeus adına yapıldığıdır. İlk ortaya çıkış şeklinde ise çok farklı rivayetler ve mitler mevcuttur. Mora yarımadasının batısındaki Elid kralı Iphitos savaşlardan nasıl korunacağını öğrenmek için bir kâhine danışmış ve kâhin de şenlikler, oyunlar düzenlemesini söylemiştir. Böylece kral Iphitos’un emriyle oyunların başladığı söylenmektedir. Bir diğer rivayet de bizlere oyunların Isparta kralı Likorgos’un önerisiyle başladığını anlatır.

Şenlikler ilk olarak dini bir şekilde başlayıp koşu yarışlarıyla devam ediyordu. İlk düzenlenen şenlikler genelde 1 gün sürüyordu. Sonradan disk ve cirit atma, boks, güreş, uzun atlama, atlı araba yarışı gibi sporların da eklenmesiyle oyunların süresi 7-8 güne kadar çıktı. Antik olimpiyatlarda modern olimpiyatlarda olduğu gibi takım sporları yoktu. O günlerde ölülerin ruhlarının 8 yılda bir dirileceği inancı olduğundan oyunlar 8 yılda bir yapılıyordu, sonradan Grek takvimine göre 4 yılda bir yapılmaya başlandı. İki olimpiyat oyunu arasındaki süreye ise Olimpiad deniyordu. Olimpiad süresi boyunca yarışmalara katılacak olan sporcular çok sıkı bir çalışmaya giriyordu, oyunlara yaklaşık 1 ay kala da oyunların düzenleneceği şehre gidip çalışmalarına orada devam ediyorlardı. Oyunlara katılım kuralları da günümüzden oldukça farklıydı. Yalnızca Yunanistanlı özgür erkekler katılabiliyordu ve çıplak yarışılıyordu. Kadınlar katılmadığı gibi seyretmeleri de neredeyse olanaksızdı. Ancak daha sonralardan kadınlar da bazı spor dallarında kendi aralarında yarışmaya başladılar. Bu oyunlar da Zeus’un eşi Hera adına yapılırdı.

Olimpiyat şampiyonu olarak listelenen tek kadın milattan önce 396’da Spartalı Cynisca’ydı. Evet, kadınların olimpiyatlara katılması kesinlikle yasaktı ancak Cynisca chariot (atlı araba, savaş arabası) yarışlarında bir açık buldu, yarışı sürücü değil atların sahibi kazanıyordu. Böylelikle kazanan Cynisca olmuş oldu.

Kaydedilen son olimpiyat şampiyonu ise 291. Olimpiyat oyunlarında boks dalında birinci olan Ermenistan prensi Varastedes’tir.

Koşu, neredeyse ilk olimpiyat oyunlarından günümüze kadar yarışılan bir spor dalıdır. Koşu yarışlarının yapıldığı yere ayak yarışı anlamına gelen stadion adı verilirdi. Bu günümüzde kullandığımız stadyum kelimesinin kökenidir. Tüm oyunlarda olduğu gibi koşu da sporcunun kendisi için bir güç gösterisiydi. Koşucuların en ünlüsü Rodoslu Leonidastı. Öyle ki üst üste 3 olimpiyat oyununda yani 12 yıl boyunca tüm koşu yarışmalarından birinci olarak gelmiş ve ülkede tanrı ilan edilecek kadar ün sahibi olmuştur. 2004, 2008, 2012 ve 2016 Olimpiyat Oyunlarında yüzme dallarında yarışıp toplam 13 bireysel madalya kazanan Micheal Phelps, Leonidasın 2168 yıllık rekorunu kırmıştır. Phelps aynı zamanda olimpiyat tarihinin de en çok altın madalya kazanan ismidir.

Antik oyunlarda birincilere zeytin dalından yapılmış taç verilir, yüklü bir miktar para kazanır ve heykelleri yapılırdı. Şairler de ücret karşılığında birincilere methiyeler düzerdi. Bu sporcu için bulunmaz bir nimetti çünkü bunlar toplumda statü ifade eden ödüllerdi. Sporcu birinci geldiği zaman genellikle tüm kapılar ardına kadar açılırdı, orduda kumandan olacak kadar yükselebilirlerdi. Durum bu olunca, maalesef günümüzde olduğu gibi, performans artırıcı (doping) maddeler de kullanılırdı. Afyon suyunun yoğun kıvamlı bir hali olan ve Felemenkçe ‘doop’ (vaftiz) adı verilen içki doping olarak kullanılmıştır. Oyunlarda ikinci veya üçüncü gelense ise ödül verilmezdi.

Antik çağlarda oyunlar başladığında ateşkesler yapılırdı ve savaşana ceza verilirdi. Oyunlar zamanla şehir devletleri arasında siyasi ve kültürel bir güç gösterisi haline gelmeye başlamıştır. Günümüze baktığımızda bunun hala var olduğunu söylemek yanlış olmaz, neredeyse her ülkenin kendi olimpiyat komitesi var ve ülkeler ciddi yatırımlar yapıyor.

Milattan önce 146 yılında Yunanistan Romalılar tarafından işgal edilince oyunlar Atina’ya taşındı ve bir süre daha Atina’da yapılmaya devam etti. Milattan sonra 392’de Bizans imparatoru 2. Theodosius, oyunların putperestlere ait olduğu inancıyla stadyumları yıkarak oyunlara son verdi.

Fransız pedagog, tarihçi ve sporcu Baron Pierre de Coubertin, modern olimpiyatların kurucusudur. Antik olimpiyatlar hakkında yaptığı tarihi çalışmalardan sonra oyunların tekrar başlatılmasını düşünen Coubertin, 23 Nisan 1894 günü Paris, Sorbonne’da bir kongre organize etti ve bu fikrini katılımcılara paylaştı. Kongre sonunda Uluslararası Olimpiyat Komitesi kuruldu. 1896’da ilki yapılan modern olimpiyatlar günümüze kadar devam etmiştir. Şimdi ev sahibi olmak için ülkemizin de aday olduğu ancak Tokyo’da gerçekleşecek 2020 Olimpiyat Oyunlarını bekliyoruz.

Mustafa Furkan DURSUN 01.01.2020

 

Kaynakça

  1. Wikipedia

  2. sporeczaciligi.org

  3. BBC

  4. factinate.com

  5. sgm.gsb.gov.tr

  6. aktuelarkeoloji.com.tr

  7. arkeofili.com


17 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page