Birçoğumuz, J.R.R TOLKIEN’ın “Yüzüklerin Efendisi” veya J.K. ROWLING’in “Harry Potter” adlı eserlerini okumuş ya da sinemaya uyarlanmış hallerini izlemişizdir. Sinema ve edebiyatın başyapıtlarından olan bu fantastik eserlerde, zamana hükmedebilen bir büyücü olduğunuzu hayal edin. İstediğiniz takdirde zamanı durdurabildiğinizi, ona dilediğiniz gibi yön verebildiğinizi… Gerçek hayatta böyle bir şeyin olması imkansız gözükse de bilim insanları -yaptıkları araştırmalar neticesinde- kısa süreliğine de olsa zamanın yavaşladığı, hatta durduğu hissini yaşayabileceğimizi bizlere gösterdi. Bunu kendi irademizle dahi yapabiliriz. Peki nasıl?
İnsan beyni, gerçekten bir bilgisayar gibi çalışmakta. Nefes alıp verme, kalp ritminin ayarlanması gibi yaşamsal fonksiyonlardan öğrenme, konuşma, anlama gibi entelektüel fonksiyonlara kadar birçok şeyin kontrolü, beynimizi inşa eden nöronların elindedir. Duyduğumuz sesi, gözümüze düşen görüntüyü anlamlandırmak da beynimizdeki belli kıvrımlarda (girus) gerçekleşmektedir. Bir tiyatro oyununa gittiğinizi varsayın. Söylenen sözler kadar beden dilinin, hareketin önemli olduğu bir sahneye odaklanırsınız. Gözleriniz, oyunun her bir anını fotoğraflarken beyninizdeki belli noktalarda, çekilmiş olan fotoğraflar birleştirilir ve repliklere canlılık katan hareket, anlamlandırılmış olur. Hareket algısı, bir tiyatro oyununun yanı sıra, genel anlamda zamanın akışını kavramamızı sağlar. Bir analog saat bile bu ilkeye göre çalışır. Zamanın geçtiğini, hareket eden yelkovan ve akrep gösterir bizlere. Bu bağlamda, giriş paragrafında öne sürdüğümüz soruyu yanıtlandırabiliriz: Kielan Yarrow adında bir bilim insanı, ekibiyle birlikte, sakkadik göz hareketlerinin zaman algısı üzerindeki etkilerini konu edinen bir çalışma yapmıştır. Bu çalışmada, bir ekranın bir tarafına yerleştirilen sayaç, 0’dan 1’e geçerken kişilerden, ekranın diğer tarafındaki bir noktadan başlayarak sayaca doğru istemli bir sakkadik göz hareketi yapmaları istenmiştir. Sonrasında, sayaç saymaya devam ederken, sakkadik göz hareketini gerçekleştirmiş kişiler, belli bir süre sayaca odaklanmış bir şekilde beklemişlerdir. Bu çalışmanın sonunda, 1 sayısının (sakkadik hareketten sonra ekranda görülen rakamın), sonrasında gelen sayılardan daha uzun süre ekranda kaldığı, kişilerin gözlemleri doğrultusunda kaydedilmiştir. Bu durumun nedenini açıklamak istersek; çalışma esnasında gerçekleştirilen sakkadik göz hareketinin, bu esnada, fark edilemeyecek kadar anlık bir karartıya neden olduğunu, bu durumun beyinde görme duyusuyla bağlantılı bir boşluk yarattığını ve beynin bu boşluğu, hareket sonrasında algıladığı görsel bilgiyle (1 rakamı) doldurduğunu belirtebiliriz. Herkes, çalışmanın ilgili aşamalarını takip ederek bunu deneyimleyebilir.
Bir kişide, zamanın yavaşladığı veya hızlandığı hissinin oluşmasını, “Patoloji” bağlamında incelersek, Simon Baker’ın deneyimlerini aktarmak faydalı olabilir. Baker, duş aldığı esnada, başlıktan akan suyun tane tane havada asılı kaldığını görmüştür. Bu durumu açıklarken Matrix filmlerindeki, kurşunun yavaş seyrinin gösterildiği sahnelere değinmiştir. Doktorlar bu durumu, beyni besleyen damarlardan bazılarında meydana gelmiş zayıflama ve buna bağlı olarak oluşmuş sinir dokusu hasarı olarak açıklamışlardır. Buna ek olarak doktorlar, bu hasarın beynin görme merkezindeki V5 alanında oluşmuş olabileceği üzerinde durmuştur. V5 veya MT alanı; cisimlerin hangi hızlarda hareket ettiğini veya bir önceki paragrafta bahsettiğimiz gibi, bir rakamın ne kadar süre ekranda kaldığını algılamamızı sağlayan nöronlardan oluşur. Bu bağlamda, doktorların neden bu şekilde düşündüğünü anlamak hiç de zor değil. Bilim insanları, görme merkezindeki bu alan üzerine birçok çalışma yapmış ve bu alanın, beynin diğer bölgeleriyle olan bağlantılarını bizlere sunmuştur: V5 alanının; görme merkezinin diğer bölgelerinden (V1, V2, V3), Superior Colliculus ve Lateral Geniculate Nucleus adındaki bölgelerden doğrudan veya dolaylı olarak bilgi aldığı, hayvanlar üzerinde yapılan bazı çalışmalarla gösterilmiştir.
Metnimi tamamlarken stres hormonlarının, zaman algımızı nasıl etkilediği üzerinde de durmak isterim. Stres hormonları, genel anlamda beynin işleyişini hızlandırmakta ve bu süre esnasında, hızlanmış beyin aktiviteleri, bizlerde zamanın daha yavaş aktığı hissini uyandırmaktadır. Buna örnek olarak Andrew Arthur Prescott’un deneyimlerini aktarabiliriz: Prescott, oğlu kaydıraktan kayarken bir an onun düşeceği hissine kapılmış ve çok hızlı hareket ederek onu düşmekten kurtarmış. Spor alanında iyi olmadığını belirten Prescott, o anda, oğlunu kurtarmak için yeterinden fazla zamanı olduğunu hissetmiş.
Azmi Emre ERTUĞRUL
01.01.2020
Kaynakça:
http://www.bbc.com/future/story/20140624-the-man-who-saw-time-freeze
http://www.bbc.com/future/story/20140626-your-amazing-time-warp-stories
https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0960982202007078
http://www.bbc.com/future/story/20120827-how-to-make-time-stand-still
http://www.hms.harvard.edu/bss/neuro/bornlab/lab/papers/born-bradley-mt-arn2005.pdf
Comments